Çok büyük bir heves ve gerçekten büyük emeklerle açtığım blog sayfama bir senedir (belki fazla) hem yazı yazamıyorum hem de sosyal medya hesaplarını güncellemiyorum. Daha doğrusu güncelleyemiyorum.
Can – sanıyorum ki- yapmış olduğumuz çok sert (!) seyahatler ve üzerine eklenen iş temposu sebebiyle boyun fıtığı olmuştu ve ağrıları dayanılmaz dereceye gelince apar topar ameliyat oldu. Öğrendik ki fıtık ameliyatları sonrası ilk bir sene çok dikkatli davranmak gerekiyormuş.

Sizin gördüğünüz kareler… (Kings Landing Beybi)

(Akıllara zarar) Çekim aşamaları (boyun fıtığı böyle böyle olunuyor işte)

Kucakta durmadıkları gibi sabit de durmuyor bu çocuklar 🙂
İki küçük çocuk ile seyahat edince; bavul, ve puset sayısı hiç az olmuyor, kucakta taşınan çocuk da eksik olmuyor. Tek kolla çocuklardan birini taşıyıp, diğer kolla puset ittiğimiz o kadar zaman var ki… Dolayısıyla son bir yıldır, arabayla Yunanistan’a veya adalarına gitmek dışında pek bir seyahatimiz olmadı. Ailece yaptığımız seyahatleri anlatmaya hevesli olduğum bir blog sitesinde sürekli Yunanistan yolcukları veya adalarına yaptığımız gezileri anlatıp durmak istemedim.
Bir gerçek daha var ki; çocuklarımın ikisi de küçük ve ben evde onlara bakan bir anneyim. Çocuk sayısının ikiye çıkması oturup bilgisayar başında geçirilen zamanımı neredeyse yok etti.
Eskiden Fırtına gün içinde uykuya daldığında ben bilgisayar açıp yazı yazabiliyordum, video editlemeye çalışıyor veya hiç olmazsa fotoğraflarımı yeniden boyutlandırıyordum. Aramıza Güneş’in katılmasıyla birlikte gündüzleri açılan bilgisayarlar imkansız oldu. İkisi asla aynı anda uyumuyor. Eğer aynı anda uyuyorlarsa bilin ki ben şoför koltuğundayım. Akşam evde yemek ye, oyun oyna uykuya hazırlık derken, geceleri de bilgisayar açamaz oldum. Tüm bunlar bahane değil diyenler vardır eminim ama benim için gerçekten geçerli sebepler uzak kalmak için 🙂
Araya bir de ekonomik boyut dahil oldu bu süre içinde. Güncel döviz kurları seyahat etme konusunda belimizi büktü. Hayaller Küba gerçekler evimizin salonu oldu.
Bu siteyi ilk hazırladığımda aklımdaki tek şey; çoluk çocuk yaptığımız seyahatleri unutmamak adına yazmaktı… Derli toplu, senelece bakabileceğimiz bir anı platformu olmasını istemiştim. Çocuklara da güzel bir hediye olur diye çok heveslenmiştim. Sitemi oluşturduktan sonra ister istemez o kadar fazla blogger takip eder oldum ki kendimi ‘ bilmem nerenin gezi rehberini’ yazarken buldum. Onlarca profesyonel gezi blogu varken benim bunu yapmam ne kadar gereksizdi ve zamanla kendi anılarımızdan ziyade genele hizmet veren bir sayfaya dönüşünce içimden pek bir şey yazmak geldi. Kendi kendimi güzelim sayfamdan soğuttum.
İnsan uzak kalınca kendisine her anlamda dışarıdan daha iyi bakabiliyor. Bazı şeylerin farkına varınca yüzüme tekrar gelen gülümseme ve aynı ilk günkü gibi hevesle her şeye kaldığım yerden devam edebilirim artık. Gezginmeşeler; Figanmeşe ailesine ait hikayeler. Bunu hatırladım, rahatladım ve şimdi yazarak da mühürlüyorum.
Bu web sitesinde diğer onlarca profesyonel blog sitesi gibi gezi rehberleri artık yer almayacak. Rehber niteliğinde yazılar olamayacak yani. Üzerimden bu yükü ve stresi attıktan sonra ‘iyi de ne yazacaksın o halde?’ diyen olabilir. Kendi hikayemizi yazacağım. Bu arada hayatımızda çok yakında yeni bir sayfa açılıyor ve bizim paylaşacak çok daha fazla serüvenimiz olabilir kim bilir 🙂
Uzun bir aranın ardından tekrar sayfama bir şeyler yazmak bana kendimi çok iyi hissettirdi. Tesadüfen denk gelen ve bu yazıyı okuyan varsa ona da içtenlikle teşekkür ediyorum. İçimi dökmüş oldum, dinlemiş oldunuz beni 🙂
Yaşasın blog yazmak yaşasın gezginmeşeler 🙂

Sevgiyle.