Of başlık çok mu iddalı oldu ne? 😊 Her şey o sondaki ünlem işareti yüzünden. Onu silersem vermek istediğim anlam ortadan kaybolabilir 😊 Neyse. Hiç uzatmadan başlıyorum size Arnavutluk’un incisi Ksamil’den bahsetmeye. Arnavutluk’un Sarande iline bağlı küçük bir sahil köyü Ksamil. Makedon halkının en sevdiği deniz turizmi lokasyonu. Malum Makedonya’da Yalnızca Ohrid Gölü’nde yüzülebiliyor. Deniz turizmi için Makedon halkı en az Makedonya kadar ucuz Arnavutluk’u tercih ediyorlar. Bu sebeple hangi Makedon’a sorarsanız size Ksamil’i öve öve bitiremeyecektir.
Ksamil’e ulaşmak için birkaç seçeneğiniz var; Uçak ile önce İstanbul’dan Arnavutluk başkenti olan Tiran’a uçmak ve orada araba kiralayıp 5 saat güneye inerek Ksamil’e varmak bir alternatif. İkinci alternatif ise bizim yaptığımız gibi kendi aracınız ile Yunanistan’dan sahil şeridini takip ederek; Dedeağaç, Kavala, Selanik, İyonya ve Preveze’yi geçip sınırdan Ksamil’e varmak. Yunanistan’dan sınırı geçince Ksamil yalnızca 25 Km uzaklıkta. Yalnız Yunan sınırını geçtikten hemen sonra tam bir kültür şoku başlıyor çünkü Ksamil’e ulaşmak için yalnızca 60 -70 metre mesafeyi aracınız ile geçtiğiniz feribot tahta ve halatlarla hareket ediyor! (araç ücreti 3 Euro)
Bu iki seçenekten biri aklınıza yattıysa ve benim yazımın sonunda hala Ksamil’i merak edip görmek istiyorsanız, iyi tatiller size. 😊
Benim binlerce takipçim yok. Herhangi bir havayolu firması ya da seyahat acentasıyla sponsorluğum da yok dolayısıyla yazdığım hiçbir şey reklam için şişirilmiş şeyler değil. Ne görüp yaşıyorsak onu yazıyorum. Bunu belirterek başlamak istedim yazıma çünkü Ksamil ile ilgili son dönemde internette o kadar fazla reklam ve övgü var ki, insan gidip görünce şaşkınlıklar içinde kalıyor.
Ksamil, doğanın kendisine çok cömert davrandığı, küçük, temiz, güzel plajları olan Euro’ya kıyasla Lek kullanıldığı için paranızın daha değerli olduğu sakin bir sahil köyü. Sahildeki plaj ve işletmeleri geçip iki sokak arkaya çıkınca yani Ksamil’in içini gezince pek bir şey yok. Gerçekten yok.
Arnavutların ve Makedonların serinlemek güzel ve keyifli bir tatil geçirmek için uğrak yerleri, elbette güzel ama lütfen abartılmasın. Lütfen beklentiler büyük tutulmasın. Biz Türkiye’de yaşıyoruz. Ülkenin 4 bir yanı cennet plajlar, koylar denizler ile dolu. Türkiye’de nefes kesen plaj manzaraları, cam gibi denizi olan yerlerimiz varken Ksamil gerçekten “yalnızca” güzel kelimesi ile tarif edilebilir benim gözümde.
Plajlar ücretli ama kime denk gelirlerse… bizden bir gün ücret aldılar diğer gün almadılar. Ksamil için 3 gün ayırmıştık biz, bir tam gününü Corfu adasına giderek tatilimizi daha keyifli hale getirdik.
Plaj işletmeleri oldukça yüzeysel, çoğunda denizden çıkınca duş alamıyorsunuz çünkü yok. Çoğunda giyinme kabini de yok. Tuvaletleri kullanıyorsunuz. Çoğu plaj küçük. Öyle hayallerinizde kilometrelerce uzanan plajlar olmasın. Bazı özel plaj işletmeleri nispeten merkezdekinden daha iyi ama onlara gidilen yollar korkunç. Her araca uygun olduğunu bile düşünmüyorum. Yollar patika, yollarda keçiler geziyor.
Ksamil’in en meşhur restoranı Guvat. Yemekler fena değil, porsiyonlar büyük. Bu restoranın hemen alt tarafında bir plajı da var. Bizim yüzmeyi tercih ettiğimiz plaj Bora Bora. Plaj içinde bulunan restoran Guvat restorana fark atar. Eğer giderseniz, mutlaka ama mutlaka midye yemelisiniz. Karışık kızarmış deniz tabağı da müthiş, 20 liraya yediğiniz ızgara levrek de harika.
Bizim orada olduğumuz süre boyunca konuştuğumuz tanıştığımız her Arnavut bize “siz deli misiniz Türkiye’den kalkıp buralara geliyorsunuz” diye sordular. Bebekli aileler ve yaşlılar için Ksamil efsane bir yer diyorlar. Burada yalnızca sessiz sakin kafa dinlersiniz diyorlar ve çoğu bize (kaldığımız otelin işletmecisi dahil) bizim en büyük hayalimiz Türkiye’ye gelmek diyor. İşte varın siz hesap yapın. Otel işletmeleri bile o kadar yeni ve amatör ki bizim odamızda bir kurallar kağıdı vardı. Lütfen klimayı fazla açmayın, lütfen oteldeki eşyaların yerini değiştirmeyin, gibi. Hatta para cezaları yazıyordu kağıtta çok güldüm.
Ksamil ve Sarande genel olarak turistik olmasına ve yaz boyunca pek çok turist akınına uğramasına rağmen çoğu yerde kredi kartı geçmiyor. Nakit taşımak zorundasınız.
Ayrıca Sarande’den Corfu adasına giden feribotu siz de benim gibi kullanmak zorunda kalırsanız eğer oturur ağlarsınız… bir de bu feribotu bir çocuk bir bebek ile kullandık. (içerisi havasız, sıcak, basık ve pis. Ayrıca çok aceleciler çalışanlar siz pusetten bebeği almaya çalışırken onlar puseti karaya çıkarmaya çalışıyorlar! Sinir bozucu yani) Bu feribot ve Corfu adası ve yolculuğumuzu Corfu adası yazımda detaylıca okuyabilirsiniz.
Özetlemem gerekirse; sesiz sakin kafa dinlemek ve denize girmek için Ksamil’e gelinmez! O kadar yol yapılmaz… Silivri, Enez, Ege ve Akdenizde küçük minik sahil köyleri, Gemlik Kumla yani nasıl anlatayım Ksamil’e gitmek yerine ülkenin 4 bir yanı size aynı tadı kat kat fazlasıyla sağlayacaktır. 😊 İşte size Ksamil fotoğrafları, buyrun kendiniz görün…
Tabi ki bu yazdıklarım gezmek, keyifli rotalar görmek isteyen parasını boşa harcamak istemeyen insanlara ne ile karşılaşacaklarını az çok tahmin edebilsinler diye yazıyorum. Diğer yandan ben gezginim benim gitmediğim ülke, ayak basmadığım şehir kalmasın diyenler için bu yazdıklarım çok ayıp. Siz bu yazımı lütfen dikkate almayınız.
Geçiyorum gezinin en güzel bölümüne (Corfu adasını saymazsak) Mavi Göz!
Ksamil’e gelen Syr-i Kalter (Mavi Göz) Mutlaka görmeli.
Syr-i Kalter
Ksamil’den yaklaşık 40 dakika uzaklıkta ve girişteki köprüyü (tek araçlık) geçmenin hem araç ve insan başına ücret alındığı bu bölgeyi görmek için mutlaka zaman yaratılmalı. Otomobil için 25 Lek, insan başına 10 Lek ücret var. (hesaplama kolaylığı açısından; 1 euro 130 lek)
Gerçekten nefis bir yer; içeri de hem mavi göz’ü görüyor hem de isterseniz restoran bölümünde oturup nefis balık menülerinden yeme imkanı buluyorsunuz. Bölgede uçan kaçan canlının haddi hesabı yok bunu bir belirteyim. Kocaman mavi, yeşil, fosforik pervane sinekleri, bacaklarınıza fütursuzca atlayan kocaman çekirgeler, arılar var. Doğa bozulmamış yaşayan canlı miktarı oldukça çeşitli. Bu bakımdan bile hayran kalacağınızı düşünüyorum Mavi Göze.
Arnavutluk bakir bir coğrafya, nice güzellikler var içinde. Mavi göz ise 25km uzunluğundaki Bistrice Nehri’nin başlangıç noktası. Bu nehir İyon denizine dökülüyor. Kaynak suyun rengi kendiliğinden mavinin binbir tonuna dönüşüyor bu sebeple de adına mavi göz deniliyor. Aynı zamanda burası içme suyu kaynağı ve çok derin (50 metreden fazla derinlik var, bakınca saki hiç öyle değilmiş gibi)
Suya girmek, atlamak, yüzmek, el ayak sokmak kesinlikle yasak! Kocaman tabela var, madde madde tek tek yazmışlar yapmayın etmeyin diye. Dinleyen var mı yok! Ah diyorsunuz bu güzellik gerçekten gelişmiş bir Avrupa ülkesinde olsaydı kimse girebilir miydi…