Salzburg Gezi Rehberi

Tuz’dan Kale Salzburg (Salz – tuz, Burg – kale), Alp dağlarının eteklerinde Salzach Irmağı kıyısında yer alan Avusturya’nın dördüncü büyük, Avrupa’nın bana göre en masalsı şehirlerinden biri.

Salzburg – Salzach Irmağı

Salzburg’a tepeden bakış

Bazen çok büyük konuşmamak lazım, ya da çok erken konuşmamak lazım diyorum kendime… Dünya çok büyük ve bizim bu dünyada geçireceğimiz zamanımız, paramız, belki sağlığımız çok kısıtlı. Hiçbir şeyi bilemiyoruz. O nedenle bir defa gittiğim bir yere bir daha gitmeyi tercih etmiyorum genelde.. Daha çok yer gezip görmek için yanıyorum ama Salzburg ikinci defa gittiğim ve ilk kez görüyormuş gibi etkilendiğim nadir yerlerden biri.
Viyana için aynı hislere sahip değilim, eğer Avusturya’da sadece Viyana’yı görmüş olsaydım ülke hakkında genel kanım çok daha farklı olacaktı.
Sırf bu nedenle Salzburg ve Hallstatt gezimiz üzerinden neredeyse bir yıl geçmesine rağmen daha yeni bu iki yeri yazmaya cesaret edebildim. (bazen yazdıklarımın hissettiklerimi tam olarak anlatabileceğine emin olamıyorum) Bu şehri o kadar seviyorum ki, bu defa bizimle gelmesi için abim Ercan’ı da ne yapıp edip ikna ettim. Bir anda kendini hamile ve bebekli kız kardeşiyle tatil yapıyorken buluverdi 🙂

Yurt dışı tatillerinizde fotoğrafınızı çektirecekseniz mutlaka bir uzakdoğulu turist bulun. 🙂

Salzburg Old Town (eski şehir bölgesi) Unesco dünya mirasları listesinde. Şehirde gezmesi çok kolay ve çok keyifli, her gidişimde şahit olduğum çok çok şık giyimli insanlar yaşıyor Salzburg’da. önümüzden geçen yaşlı bir çiftin arkasından hayranlıkla dakikalarca baka kaldığım bir yer burası. Her yıl binlerce turiste ev sahipliği yapıyor, konumu, temizliği, etkileyici meydanları, kalesi ile bambaşka bir atmosferi var Salzburg’un. Ayrıca Mozart’ın doğduğu yer dolayısıyla pek çok şey Mozart temalı, sokaklarında satılan ekmeklere bile Mozart ekmeği adını vermişler 🙂

Mozart ekmekleri ve bir çok yerel lezzetin satıldığı tezgahlar

Herkesin derdi farklı 🙂

İlk gittiğimizde 4 kişiydik, yaz ortasıydı ve yanımızda bizi yavaşlatan herhangi bir minik yoktu, ikinci gidişimizde ise hem ben hamileydim, hem Fırtına en fırtınalı zamanlarındaydı hem de aylardan Ekimdi, dolayısıyla size Salzburg gezilecek yerler listelerimi yazarken hem çocuklu hem çocuksuz olarak belirteceğim. 🙂
Salzburg Gezilecek Yerler 
 
Getreidegasse Caddesi 

Old Town

Salzburg’un en güzel caddesi. Eski Şehir Bölgesinde gezmekten çok büyük zevk aldığımız dafalarca bu caddeden geçtiğimiz, günün her saati kalabalık olan, cadde üzerinde dünyaca ünlü ve Avusturya’ya ait markaların mağazalarının yer aldığı, ara sokaklarında keyifli mekanların bulunduğu, ve Mozart’ın doğduğu evin de yer aldığı cadde burası.
Bütün bu saydığım güzelliklerinin yanında Getreidegasse Caddesi’nde yer alan mağaza tabelaları ferforjeden yapılmış. Kurumsal kimlik, marka kimliği konusunda dünyanın en tutucu ve dev markaları bile tabelalarını ferforjeye çevirmiş…

Ferforje tabela cenneti

Mozart’s Geburtshaus

Mozart’ın doğduğu ev

Yani Mozart’ın doğduğu ev. Müze olduğu için 10 Euro ödeyip gezip görebilirsiniz. Eğer bebekle bu müzeyi gezecekseniz, yaz aylarında gitmenizi tavsiye ederim. Ekim ayı Salzburg gibi Alpler’in eteklerinde yer alan bir şehirde oldukça soğuk olabiliyor, o nedenle dışarıda gezerken üşümemek için giydiğiniz kat kat gisileri, müze içinde terlememek için kat kat çıkarmak pek sevimli olmayabilir…
Residenzplatz 
Mozartplatz yani Mozart heykelinin olduğu maydanın hemen yanında yer alıyor Residenzplatz. Salzburg Katedrali bu meydanda yer alıyor ayrıca Salzburg’da gezerken sıklıkla görebileceğiniz faytonlarda bu meydandan kalkıyor. Kıyaslamak ya da kötülemek için yazmıyorum ama adalara gittiğinizde faytonlara ve atlara dikkatli bakın… Sonra üzülüp derin bir iç çekin. Ada faytonlarındaki zavallı atlar bakımsızlık ve açlıktan her an ölecekmiş gibi duruyor… Gel gelelim Salzburg’daki fayton ve atlar sanki atlar kraliyet ailesinin at çiftliğinden sergilenmek için alınmışcasına bakımlı, sağlıklı ve güzeller. Faytoncular özel kostumler giyiyorlar! Demek ki istenilince her şey yapılabiliyor…
Kapitelplatz

Her yere Fırtına’nın gözünden bakmak isimli çalışmam 🙂

Altın küre üzerinde adam figürünün yer aldığı meydan. Biz Salzburg’a ilk gelişimizde Salzburg Kalesine yürüyerek tırmanmış ve nefes nefes kaldıktan sonra kaleden aşağı bakıp uzun uzun şehir manzarasını seyretmiştik… Kale üzerinden altın küre üzerindeki adam yorgunluktan bize canlıymış gibi görünmüştü 🙂 Bu meydanda pek çok hediyelik eşya satan standlar yer alıyor. Oldukça turistik olduğu için hediyelik eşya fiyatlarının da çok ucuz olmadığını söyleyebilirim.
Hohensalzburg Kalesi 

Kale’de Selfie Şart!

Muhteşem güzellikte bir kale. O kadar savaş atlatmasına rağmen günümüze hasar almadan ulaşmayı başarmış. Salzburg’un gezmesi en keyifli yerlerinden biri. Dediğim gibi ilk gidişimizde yürüyerek tırmanmıştık kaleye, halbuki Kapitelplatz’dan kaleye çıkan teleferik var ve sanırım kaleye ulaşmak yalnızca 5 dakika sürüyor 🙂 Pusetli bebekler için de teleferik oldukça uygun. Puset ve bebeğimiz var diye düşünmeyin, atlayın teleferiğe kaleye çıkın… Bol bol fotoğraf çekin, manzarayı izleyin, kale içinde yer alan cafelerden birinde oturup kahve için… Hava durumu %100 yağış var diye gösterirken biz güneş ışığından bronzlaşmayı başarmıştık son gidişimizde. Zaten bu hava durumu tahminleri ve bizim yaşadıklarımız hep zıt ve hep yüzümüzü güldürüyor 🙂

Kalenin içi

Kalenin içi…

Mirabell Sarayı ve Bahçesi 
Nehrin diğer tarafında yer alan 1600’lü yıllarda inşa edilen sarayın içini maalesef gezemiyorsunuz çünkü ziyarete kapalı. Ancak barok tarza düzenlenmiş bahçesinde gezmek serbest. 🙂 Gitmişken gidip görmenizi tavsiye ederim.

Doğuştan poz vermeyi sevenler Mirabell bahçelerine…

Paylaşmasam çatlardım fotoğrafı 🙂

Hangar – 7 Müzesi

Hangar – 7 Müzesi bayıla bayıla gezdiğimiz ve uzunca saatler harcadığımız Redbull’a ait müze. Bu müzeyi size ayrıca bir yazı olarak anlatacağım yoksa Salzburg sayfası oku oku bitmez cinsten olacak 🙂 Redbull Hangar – 7 Müzesi yazısı için tık tık.

Hangar 7 Muhteşem bir müze

Buraya kadar yazdığım gezilecek yerlerin tümüne bebek ve çocuklarınızla rahatlıkla gidebilirsiniz ancak aşağıda yazacağım yerlere bebekle gitmek mümkün değil, çocukla gitmek eğer çocuklarınız min. 4 – 5  yaşlarında ise inanılmaz eğlenceli olur. Çocuklarınızla Salzburg’daysanız bu deneyimi yaşamadan dönmeyin.
Hatta; Google’a “Salzburg Gezi Rehberi” yazdığınızda okuyacağınız pek çok yazı şimdi size yazacağım Salzburg’da gezip yapabileceğiniz iki aktivite noktası “Hallein Tuz madeni Turu” ve “Bad Dürnnberg Toboggan Slide” ı anlatmıyor! Ben Türk gezginlerden Salzburg’a kadar gidip tuz madeni turu yapmış, ya da Toboggan Slide ile ilgili bilgi vermiş olanına rastlamadım. O yüzden şimdi yazacağım kısımlar altın değerinde çünkü bu iki aktivite çok eğlenceli.
 
Hallein Tuz madeni Turu
Salzburg’a ortalama yarım saat uzaklıkta bulunan Hallein Tuz Madeni Turuna mutlaka katılın. Bunun için Salzburg’da kalacağınız gün sayısına +1 eklemek de fayda var çünkü tuz madeni turu için yarım gününüz ve hemen yakınlarında  “toboggan slide” yapabilmeniz için günün diğer yarısı lazım.
Tuz madeni turuna katıldığınızda önce size kıyafetlerinizin kirlenmemesi için ve tam anlamıyla havaya girebilmeniz için özel kostümler giydiriyorlar. Bir rehber eşliğinde tura başlıyorsunuz, 450 yıl önce kullanılan bu madenin hem hikayesini dinliyor hem de maden içindeki pek çok aktiviteye katılıyorsunuz. Tuz madeni içindeki gölde, karşı kıyıya ulaşmak için bota biniyor, 450 sene öncesinin yürüyen merdiveni sayılan tahta kaydıraklardan kayarak metrelerce derine iniyor ve ansızın çekilen fotoğrafınıza tur bitiminde kahkahalar atıyorsunuz. Maden gezisi tahminizden biraz daha uzun sürüyor ve yerin metrelerce dibine indiğiniz için biraz klostrofobik atmosfer olabilir… O nedenle kalp hastaları, hamileler ve klostrofobisi olan kişiler uzak durmalı. Eğer bu tip özel durumlarınız yoksa sizi gezdiren rehberler de çok deneyimli olduklarından bol keyifli dakikalar sizi bekliyor olacak.
 

Maden girişi

Madende ölen çalışanları unutmamak ve acılarını paylaşmak için yapılan balmumu heykelleri

özel kıyafetlerimiz (fotoğraflar ilk Salzburg gezimizden)

Bad Dürnnberg’de “Toboggan Slide” 
Tuz madenleri Hallein bölgesi hemen yakınında yer alan Bad Dürnnberg Toboggan Slide özellikle çocuklarınızla birlikte çok keyif alarak yapacağınız bir nevi raylı kaydırak aktivitesi. Dağın tepesinden iki kişilik küçük raylı kaydıraklarla 10 – 15 dakika boyunca hızla aşağıya kayıyorsunuz.   Bu aktiviteye katılabilmeniz için havanın günlük güneşlik ve açık olması gerekli, azıcık bile yağmur ihtimali varsa hemen kapatıyorlar. Biz Temmuz ortasında gidip, yağmur ihtimali var diye kapıdan geri çevrilmiştik, tüm Türklüğümüzü kullanıp, “abi nolur yapma etme, taaaa dünyanın öbür ucundan geliyoruz biz  dememize rağmen inatla açmadılar.
Fotoğraflar bu sebeple google’dan. 🙁 Eğer bu yazıyı okuyup ben yaptım diyen varsa bize yazarsa sevinirim. Hatta varsa fotoğraflarınızı da yazıya eklemekten çok mutlu olurum 🙂

görsel Google’dan

Görsel Google’dan

Gelelim en sevdiğim bölüme;
Salzburg’da nerede ne yenir ne içilir? 
Salzburg’da iki gün kaldık ve çok güzel iki mekan keşfettik yemek için. 🙂
Birincisini o kadar çok sevdim ki; ilk defa bir restorana ikinci kez gitmek için baskı yaptım durdum.
Triangel Restoran,  Salzburg eski şehir merkezinde yer alıyor. Muhteşem bir menüleri var; özellikle ördek ve mor lahana şiddetle tavsiye ederim. Mor lahanayı şekerle mi soteliyorlar bilemedim ama bayıldık tadına. Ayrıca restoranın dekoru ve çalışanların giysileri çok şeker.
Ayrıca içeri girer girmez, sizden önce bebeğiniz / çocuğunuzla ilgileniyorlar. Bizim masamıza Fırtına’yı oturduğumuz süre boyunca oyalayacak iki kocaman bebek kiti getirdiler, içinde oyuncaklar, hikaye ve boyama kitapları olan…
İkinci gidişimizde bizi tanımaları da çok hoşumuza gitti çünkü biz bu mekanı Salzburg’a ayak bastığımız ilk gün keşfedip, öğle yemeği için denemiştik, hafta içi olmasına rağmen çok kalabalıktı biraz bekleyip, öyle girebilmiştik… İkinci gidişimiz ise; Salzburg’a veda akşamında oldu, ben o kadar baskı yaptım ki son gece yine bu restorana gittik ve bizi hemen tanıdılar… Ayrıca restorana Sicilyalı müzisyenler geldi o akşam ve bize üç dört şarkılık bir konser verdiler 🙂 Hiç beklemediğimiz bir anda Fırtına her şarkıda dans edince etrafımız müzisyenler ile çevrildi ve hepsi Fırti ile hatıra fotosu çektirdiler 🙂

Triangel Restoran’da Fırti’den mutlusu yok

Son gecemizde Triangle Restoranda canlı müzik

Müzisyenler Fırtına ile fotoğraf çektirmek istediler 🙂

İkinci mekan ise; hem bütçe dostu hem de çeşit çeşit kendi biralarını yapan Die Weisse. Bu restoran eski şehir tarafında değil de kanalın diğer tarafında yer alıyor. Tarzı hem restoran hem pub. Muhteşem lezzetli schnitzel yapıyorlar, Fırtına için köfteli patatesli sebzeli yemekleri var, hem çocuklar hem yetişkinler menüden çok memnun kalırsınız, mutlaka uğrayın derim. Can ve Ercan bir kaç çeşit bira deneyip, restorandan çıkınca soğuk havanın etkisiyle anında Türk Kahvesi içmiş gibi oldular 🙂

Schnitzel yanında gelen ev yapımı marmelat harikaydı

Salzburg’da nerede konakladık? 
Booking.com’dan tamamen tesadüfen bulduğum Gästehaus im Priesterseminar Salzburg, hem fiyat açısından çok iyi hem de inanılmaz değişik atmosferi nedeniyle bizi hayli etkiledi. Otel’in yeri Eski Şehir bölgesine yürüyerek 5-6 dakika, Mirabell Sarayına ise 5 dakika uzaklıkta. Barok tarzında odaları, o kadar yüksek tavanlı ki, hali hazırda büyük olan odalar, yüksek tavanlar sayesinde iki katı büyüklüğe ulaşıyor. Ayırca otelin internet hizmeti kusursuz. Odanızda hoşgeldin hediyesi olarak minik ev yapımı reçeller var. Banyo hem büyük hem temiz hem de modern. Kahvaltısı  çok başarılı, köy yumurtaları, çeşit çeşit peynirler, ekmekler ve ev yapımı reçeller var. Bebekli seyahat etmeye başladığımızdan beri en çok kahvaltı dahil olan otelleri tercih ediyorum ve oteli seçmeden önce mutlaka kahvaltı yorumlarına bakıyorum. Bu otel için tam not verdiğimi özellikle belirtmek isterim. Otel ile ilgili söylemem gereken önemli bir detay var çünkü bana göre harika bir atmosfere sahip olan bu otel daha önceleri rahiplerin eğitim gördüğü, rahip evi, sonrasında savaşta yaralanan askerlerin tedavi edildiği bir hastane olarak kullanılmış… Şimdi ise otel. Odalar bu nedenle barok tarzında, kocaman bir avlusu var. Odalardaki yatakların hepsinin tepesinde kocaman haç asılı, ve otelin yanında bir kilise bulunduğu için çan sesi duyuyorsunuz. Eğer ben bu saydıklarından rahatsız olurum derseniz sakın bu otelde kalmayın. Bizim gibi yurt dışındayken her şeyi deneyimlemek peşindeyseniz ve uygun fiyata çok iyi bir otelde kalmak isterseniz, sonuna kadar tavsiye ederim.

Otel odası

Salzburg’da geçirdiğimiz muhteşem iki günün ardından; bir masalın içine dalmak için Hallstatt‘a gittik. Sonrasında İstanbul canım istanbul.

Leave a Reply