Gezgin Tarhana Çorbası ve Papatya Çayı

Ya da soğuk havalarda özellikle seyahat ediyorsanız hastalıktan korunma yöntemleri 🙂

Tam 8 sene önce Finlandiya’da 9 ay gibi bir süre yaşadığım için mi bilmiyorum ama ben İskandinav ülkelerini oldum olası çok seviyorum. Yaşadığım sene neredeyse tüm İskandinavları gezme şansım olmuştu. Hem de karlar altında kapkaranlık olduğu günlerde. Öyle salopet falan da kullandığımı hatırlamıyorum. Hiç hasta olmamıştım. Eğer hamile olmasaydım bambaşka bir rota çizecektik Can ile. Küba, Güney Amerika, Miami gibi sıcak ve uzak yerlere gitmeyi çok istedik. Ancak benim hamileliğim dev gibi geçiyor. Yani ben minicik göbekli bir hamile değilim. Çok kilo almasam da göbeğim ikiz annelerin göbekleri kadar büyük. Birinci sebep “Canan’ın kocaman göbeği ile 16 saat Kucağında kıpır kıpır Fırtına ile uçmasının zorluğu” ikinci sebep; bu saydığım ülkelerin çoğunda gidilmeden önce yaptırılması zorunlu aşılar ve maalesef hamileleri çok etkileyen Sika Virüsü bulunması bizi durdurdu. Biz de o zaman soğukların dibini bulalım ve benim bu ülkelerde yaşayan akrabadan öte yakınlarıma ziyarete gidelim dedik ve Aralık sonu Ocak başı için uzun bir İskandinav turuna karar verdik. Kış ortasında nereden çıktı şimdi Finlandiya, İsveç ve Estonya diyenlere de böylelikle cevap vermiş oluyorum. 🙂

Kışın tatil yapmak, seyahat etmek insanı hasta etmez. Önce bu konuda bir anlaşalım. İnsanlar %90 soğuktan değil, mikrop kapmaktan hasta olurlar. Bebekler de aynen öyle. Biz gitmeden önce doktorumuza yanımızda bir ilaç götürmeli miyiz diye sorduk acil durumlar için. Ateş düşürücü, öksürük şurubu vb. Bize söylediği şeyi aynen aktarıyorum:

“Soğuk hava hasta etmez, korkmayın. İyi tatiller diliyorum.” Benim ısrarıma dayanamayıp tüm olası durumlar için bir de şurup ismi verdi ama hiç ihtiyaç duymadık.

Hasta olmamak için sadece birazcık dikkat etmemiz gereken konular var:

Sıvı Tüketimi Çok önemli. Soğuk havalarda bebekler de dahil su içme ihtiyacımız azalıyor. Halbuki ne kadar çok su o kadar çok sağlık demek. Siz de bebeğiniz de bol bol su içsin.

Papatya çayı; benim özellikle bebekler için en sevdiğim bitki çayı bu. Faydalarından burada bahsetmeye kalkarsam ayrıca bir yazı yazmam gerekir, çoğunu zaten biliyorsunuzdur. Papatya çayı çoğu bitkisel tedavinin, ilacın hammaddesi. Direnci inanılmaz yükseltiyor ve soğuk havada gezdikten sonra anne-babalar çay kahve içerken bebeklere papatya çayı onların içini ısıtacak en sağlıklı alternatif oluyor.

Sıvılardan devam; daha önceki yazımda belirtmiştim; eğer gideceğiniz ülkede otel yerine evde kalma şansınız olursa yanınızda Tarhana çorbası taşıyabilirsiniz. Bizim soğuk İskandinav tatilimiz boyunca çok az evde kalma şansımız olmasına rağmen yanımda bu çorbayı hem çok besleyici olduğundan hem de sıvı tüketimine destek olması için yanımda taşıdım.

Can ile gülüp duruyoruz. Eeeyyy gezgin tarhana; mideden önce daha kaç ülke göreceksin kim bilir? 🙂

Hijyen şart! Hem kendimiz hem de bebeklerimizin sağlığı için en önemli madde bu alında. Ellerimizi ne kadar çok yıkarsak o kadar az hasta oluruz. Meraklı miniklerin bir yerleri elleme, keşfetme isteklerini asla engelleyemeyiz, bu nedenle bunun yerine, ellerini her aklımıza geldiğinde yıkamak, yıkayacak ortam olmadığı zamanlarda, anti-bakteriyel jeller ve ardından temizleme suları ile silmek çok işe yarıyor. Benim çantamda cebimde her zaman bu jellerden ve temizleme sularından mevcut.

Kötü hava yoktur; yanlış giyim vardır. Kalın giyinmek kimseyi soğuktan korumaz. Eskiler boşuna uykudan uyanınca sırtımıza yelek giymeye zorlamazdı bizi. Kalın giysi yerine daima kat kat giyinmek gerekiyor soğuk havada. Katmanlar arasındaki hava geçişi vücut ısımızı dengede tutuyor ve sıcak bir yere girdiğimizde üzerimizden eksilteceğimiz bir iki kat bizi terlemeden de koruyor.

Bebeklerin vücut ısıları bizden çok daha çabuk düşer. O nedenle bizden bir kat daha fazla giyinmelerinde fayda var. Ayrıca çok kaliteli ve soğuktan çok iyi koruyan merinos yünü ile üretilmiş içliklerden alınabilir bebeklere. Böylelikle hem terlemezler, hem de soğuktan çok iyi korunurlar.

Fırti ve içliği 🙂

Başkalarının eşyalarını paylaşmamak! Anne ve babalarınkileri de! Çoğu anne baba, aynı çatal kaşık ile bebeğini besliyor, yanlış. Mikropları doğrudan ağızdan almanın daha güzel bir yolu yok. Bazen yere düşen emziği kendi ağzına sokarak temizleyen anneler görüyorum. Bırakın yerden alıp da ağzına alsın daha iyi! İnsan ağzının, kedi ve köpek ağzından çok daha fazla bakteri ürettiğini biliyor muydunuz? Çocuğunuzun hiçbir eşyasını özellikle gıda ile ilgili olanları ne akranlarıyla ne de siz paylaşmayın. Herkes kendi çatal ve kaşığı ile yesin. Kendi bardağından su içsin.

Güneş kremleri ve güçlü nemlendiriciler; bunlar da çok önemli çünkü soğuk cildi resmen kavuruyor! Yazın olduğu kadar kışın da cildimizi güneşten (görünmese bile) ve soğuktan korumak gerekli. Bebeklerin her şeyi bizden 10 kat fazla hassas olduğuna göre; güneş kremi sürmeden yanınıza güçlü bir nemlendirici almadan çıkmayın dışarıya.

Oyun Parkları, kapalı alanlar; yurt içi veya yurt dışı fark etmez çocuklar en çok birbirlerine mikrop bulaştırırlar ve bu mikropları herkesin ortak kullandığı alanlardan almak en kolayı. Gittiniz ülkede oyun parkı vb alanlar var ise çocuğunuzu en azından hastalık mevsiminde bu mekanlardan uzak tutmanızı tavsiye ederim. Oradan gelecek mikropları engellemeniz mümkün değil.

Tüm bu yukarıda sıraladığım maddeler bizi 10 günden fazla korudu ve hasta olmamızı engelledi. Eğer dikkat ederseniz koca kış mevsimini bebeğiniz ve kendiniz hastalanmadan geçirebilirsiniz. Ancak bazı durumlar var ki – bizim başımıza gelen gibi – engellenmesi mümkün olmuyor… 10 gün boyunca soğuk İskandinavlar ile başa çık, hasta olma, bebeği koru; son gün dönüş uçağında arkanıza oturan kişiler dakika da 5 kez size doğru hapşırıp öksürsünler 🙁 Maalesef İstanbul’a döner dönmez sırayla Can ve Fırtına bir güzel hasta oldu. Ben hala direniyorum.

 

Leave a Reply