Aslında Türkiye’den aracınızla girişte ilk durak burası. Biz es geçip direk Kavala’ya gittiğimiz için sona kaldı kendisi.
Dedeağaç (Alexandroupolis) yaz döneminde ülkemizden gelen ziyaretçiler ile dolup taşan minik bir eğlence merkezi. Yunanistan Türkiye için vize uygulasa da Dedeağaç’ta tatil yapmak maalesef ülkemizde tatil yapmaktan daha ucuz. Biz Ekim ayı sonunda gittiğimiz için Dedeağaç ile ilgili bilgilerimizin çoğu sorup öğrendiklerimizden oluşuyor. Örneğin; upuzun ve temiz plajlarda yüzmek isterseniz şezlong için para ödenmiyormuş. Sahil yolu yani Demokrasi Caddesi, akşamları araç trafiğine kapalı ve insanların sahile akın etmesiyle cıvıl cıvılmış.
Yazlık ve yüzülebilen yerleri sonbahar ve kışın gezmek biraz yavan oluyor… Ölü şehir gibi oluyor, Demokrasi Cadde’sinde biz de keyifle yürüdük. Dedeağaç; akşam saatlerine doğru vardığımız halde çok güneşli ve sıcaktı.
Sahilde yer alan Deniz Feneri Osmanlı Döneminde 1880’li yıllarda yaptırılmış. Keşke buraya da yazın gelseydik dedik. Benim için gezmenin zamanı pek yok. Kar kış, yaz kavurucu sıcak fark etmiyor ama bazı yerler var ki gerçekten hakkını verebilmek için ‘zamanında’ gitmek gerekli. Çok az ülkeye ikinci defa gittim. Dünya çok büyük her yere ikişer üçer kez gitmek büyük zaman kaybı, o nedenle istisnai bir durum olmazsa tekrar gitmeyi tercih etmiyorum. Sanırım bu yazdıklarımın hepsini Dedeağaç ve Kavala için unutup, önümüzdeki yaz buraya şehrin tam anlamıyla hakkını vermek için tekrar geleceğiz.
Dedeağaç’ta gezilecek çok fazla yer yok. Etnoloji müzesi, Ortodoks Klisesi ve Dedeağaç tarihi müze gezilecek yerler arasında. Yazın gelip bol bol yüzün, denizin, plajın ve güneşin tadını çıkarın derim.
Dedeağaç’ta ne yenir ne içilir?
Tabi ki deniz ürünleri! Yunanistan’a özellikle kıyı şeridi veya adalara gidiyorsanız bıkmadan usanmadan kendinizi deniz ürünlerine verin.
Mezeleri muhteşem, porsiyonları gerçekten büyük ve balıkları çok taze.
Biz Dedeağaç için iki yer önerisi almıştık, biri kordonda diğeri ise kordona giden ara sokakta. Restoran adı; Nisiotiko.
Kordondaki çok dolu olunca ve Fırtına ile daha rahat ederiz düşüncesiyle seçtik bu restoranı ve masamıza ne koydularsa silip süpürdük desem yeridir. Bazen yurt dışındayken kendimi tanıyamıyorum. Can oldum olası yemek yemeyi çok sever ama ben genelde sadece yaşamak için yiyenlerden oldum. Benim Zaafım hep çikolata ve tatlı üzerine. Gelin görün ki; yurt dışı seyahatlerinde yemek yeme konusunda kendimi tanıyamıyorum! Abartmıyorum Yunanistan yemek konusunda çok başarılı.
Koskoca bir Yunanistan turu Dedeağaç gezisi ile son bulurken;
- Garson kızlara kur yapan, poz veren, gıdığından öptürüp kıkır kıkır gülen ama bize karşı hep söylenen
- İstanbul da olsak asla pusetine binmeyen ama Yunanistan’da yürümemek için çırpınan
- İştahsız
- Memnuniyetsiz
- Araba yolculuğundan aslında hiç hoşlanmayan ve bunu sürekli belli eden
- Her dakika başında ‘Şiiiii (su) ve Mama’ diye ağlayan sevgili bebeğim Fırtına…
Sensiz bu yolculuk çok sıradan olurdu. İyi ki varsın.