Balkan Yolları Taştan

img_8133_easy-resize-com

Acaba Makedonya’yı rotadan çıkarmasaydık ne yapardık diye o kadar çok düşündüm ki! Sanırım ben biraz kafayı sıyırırdım, Fırtına huy değiştirirdi sürekli ağlardı ve tüm gurup kafayı yemiş bir şekilde ülkeye geri dönerdik… Balkan yollarının bazıları çok iyi bazıları gerçekten çok kötü anlatılmaz yaşanır!

30 yıllık hayatım boyunca gitmek zorunda olduğum en kötü yol Belgrad – Bosna Hersek – Karadağ yolu idi. Bosna Hersek nereden çıktı diyeceksiniz; tamamen navigasyon hatası!

Hatırladıkça hepimiz çok gülüyoruz başımıza gelenlere ama yaşarken pek de öyle değildi.

Belgrad’dan sabah saat 9 civarında ayrıldık. Kahvaltı bile etmedik. Bir an önce Kotor’a oradan da Budva’ya varalım ki hem dinlenip hem de vardığımızda güzel bir yerde yemek yiyelim diye düşündük.

Navigasyona Karadağ Kotor yazdık ve yola koyulduk…

Acayip patika yollar, çık çık bitmeyen dağ yolları, acaba bir terslik mi var dediğimiz başka araç geçmeyen yollarda gitmeye başladık. Yolda değil bir şeyler atıştırmak, benzin istasyonu bile olmayan yerlerde tuvaletimiz geldiği halde beklemek zorunda kaldık. 90’lar Türkiye’si gibi, ya da nasıl anlatayım; Bolu Dağı yolunun eski hali gibi. Hep tek sıra, yolda bir çalışma ya da kaza var. Hep trafik. Evet yolların çoğu yeşillik ve köy yollarından geçiyor ama saatler geçmesine rağmen biz bir türlü sınır kapısına ulaşamıyorduk. Fırtına acıktı, huysuzlandı, iki kez uyudu uyandı ama yol hiç bitmedi. Ta ki biz Bosna Hersek sınır Kapısına hoş geldiniz yazısını görene kadar! Haydaaaaaa noluyor, nasıl olur diyene kadar kontrol noktasına gelmiştik bile.

bosna

Kiraladığımız araç Mercedes Vito, camları full siyah film kaplı. Sırbistan Plaka ve biz Bosna Hersek kapısındayız. Herkesin Sırbistan – Bosna geçmişini az çok bildiğini varsayıyorum…

Eşim ve oğlum Amerikan vatandaşı ben ve Berkler Türk. Yani aracın içi de çok uluslu sayılır. Kontrol memuru önce bizim ailenin pasaportlarına takılıyor, sonra Berk’in bütün parasını içinde sakladığı ve içinde para olduğunu unutup memura o haliyle teslim ettiği pasaportu Can’a atıyor: “Bu ne böyle diye” Berk; “Pardon alışkanlık unutmuşum diyor” ama arkada Özge ve benim paniğimi görmeniz lazım. Rüşvet olarak algılayabilir ve hatrı sayılır bir paraya el koyabilirlerdi. Neyse ki memur çok üzerinde durmuyor ve bu defa neden Bosna’ya geldiniz diye soruyor bize. Cevap; “yolu şaşırdık aslında hedefimiz Karadağ’a gitmekti!”

Bu kadar dürüstlük fazla ama o an gerçekleri söylemekten başka aklımıza gelen yok. Memur bize iyice gıcık olduktan sonra araçta insan kaçakçılığı yapıyor musunuz diye soruyor bu defa da “Hayır memur bey aileyiz, buyurun bakın” neyse diyor, pasaportlarımızı damgalayıp “Size Karadağ yolunda bol şans” diyor ve ülkeye giriyoruz.

Bir benzinci bulup, tuvalet ve atıştırmalık erzak alıp yola devam etmeye karar veriyoruz. Bosna’da harcayacak hiç vakit yok çünkü akşam neredeyse oldu bile. En kötü iki üç saat sonra Kotor’dayız diyerek, bir hatıra fotosu çektirip yola devam ediyoruz.

img_8124_easy-resize-com

Bosna Hersek’in bizi hiç şaşırtmayan bol tünelli, dağlık ve tek şeritli yollarından Karadağ’a doğru devam ediyoruz. Hava hem soğudu hem de artık iyice karardı. Saatlerdir hiçbirimiz doğru dürüst bir şey yemedik. Benzin istasyonlarında durup çerez, bisküvi aldık geçiştirdik. Yol bizi o kadar yordu ve gerdi ki, bir artık bir an önce varalım ve araçtan çıkalım istiyorduk. Ben en çok Fırtına’ya üzüldüm çünkü her ne kadar emziriyor olsam da sabahtan beri doğru dürüst hiçbir şey yememişti L Muz, meyvalı yoğurt ve azıcık ekmek yedi.

Derken saatler 22.00’ye vardığında biz Karadağ sınırına ancak ulaşmıştık. Hiç araç yoktu neredeyse… Sanki biri gelecek ve bize bu sınır kapısı artık kullanılmıyor diyecekti. O denli boştu. Neyse ki kontrolden geçtik ve tek araçlık dar bir yoldan devam ettik, tam önümüzde duran ve hepimizin “Aaaa tahta köprüyü gördünüz mü? Nasıl eski, aşağısı nasıl uçurum, gündüz olsa fotoğraf çekerdik” diyerek bakındığımız köprüye polis el işaretiyle “hadi çabuk” der gibi bizi yönlendirdi ve artık o körüden geçiyorduk! Yolun devamında anladık ki o aşağısı uçurum tahta köprü meğer ne de güvenliymiş…

Kotor’a varana kadar geçtiğimiz yolları detaylıca anlatmak çok isterdim. Keşke gece değil de gündüz geçseydik de fotoğraflarını da paylaşabilseydim ama ne sizi kötü yollar ile ilgili korkutmak istiyorum ne de yazımı baştan aşağı negatif tamamlamak istiyorum. Siz Google’a yazın ve kendiniz görün; Bosna – Karadağ arası gidilen yol dünyanın en tehlikeli 10 yolundan biri! 🙂

Kotor’a vardığımızda saat kaç olmuştu dersiniz? Gece yarısını geçiyordu. Demek ki neymiş, Balkan ülkelerinde road trip yapmak Avrupa ülkelerinde yapmakla aynı şey değilmiş. Üstelik yine otel değil de ev kiralamıştık ve sahibini bize anahtarı vermesi için bütün evine tutsak etmiştik. Anlayışlı ev sahibi canım teyzem üstelik hiç İngilizce bilmiyordu, telefonda gelini vasıtasıyla bizimle anlaşmaya çalışıyordu. O kadar yorgunluğun üzerine bir de teyze ve telefondaki gelini ile anlaşmaya çalışmak harika bir deneyim oldu.

Karadağ yazılarım için tık tık.

Leave a Reply